8 Ara 2008


bayram münasebetiyle bıyık bıraktım, bir tane girişimci üşüyen burunlar için birşey üretene kadar bıyıklarımı muhafaza ederek durumu protesto ediyorum. koca burun.. üşüyo haliyle..

2 Kas 2008

öhöm. ne güzel gün ya.

12 Eyl 2008

8 Eyl 2008

•human traffic•

Present is gone. Fantasy is a part of reality. We take the breaks off. We're thinking clearly yet not thinking at all. This feels right. We stop trying to control things. Warm rush of chemicals through us. We fluctuate. Is this brain damage? We forget all the pain and hurt in life. We wanna go somewhere else. We're not threatened by people anyone. All our insecurities have evaporated. We wanna go somewhere else. We're not threatened by people anymore. All our insecurities have evaporated. We're in the clouds now. We're wide open. We're spacemen orbiting the earth. The world looks beautiful from here, We're nympholeptics, desiring for the unobtainable. We risk sanity for moments of temporary enlightenment. So many ideas. So little memory. The last thought killed by anticipation of the next. We embrace an overwhelming feeling of love. We flow in unison. We're together. I wish this was real. We want a universal level of togetherness, where we're comfortable with everyone. We're in rhythm. Part of a movement. A movement to escape. We wave goodbye. Ultimately, we just want to be happy.














Heh, yeah a hang on, what the fuck was I just talking about?

5 Eyl 2008

30 Ağu 2008

1 dönüş, mümkünse teyze yanı olmasın.

çünkü 12 saatlik bir yolculukta sen film izlemek isteyebilirsin ama yanındaki teyzenin gözü acır. yazık.
müzik dinlemek isteyebilirsin, kulağında çınlar senin dinlediğin.
ışığı açarsın çantandan birşey almak için, gürültüden, ışıktan rahatsız olur. 
rahatsızlığını da kıpırdanıp durarak belli eder  dolayısıyla seni de rahatsız eder ama gözü kapalıdır senin de ona ters ters bakabildiğini göremez. her şeye hazırlıklıdır, yanında senin koltuğuna uzanacak kadar eşyası vardır. battaniyesini, yastığını, hırkasını ve çantasını elinde tutar senin koltuğa doğru bir butunu koyarak seni rahatsız etmek pahasına. sen kahve paketiyle cebelleşirken açmak için, bir anda açılan paket senin kolunu onun koluna doğru ittiği için sana ters ters bakar sonra. 12 saat böyle geçer bir daha birbirinizi görmezsiniz ama hep hatırlarsın o teyzeyi.

14 Ağu 2008

dudağımı yoldum, yanımdaki adamın koluna uçtu.

12 Ağu 2008

kafamin merkezine delik acan kisi, lutfen dur. genlerime yenilmek istemiyorum...
yolda yürürken aniden önüme çikan, umursamazca yerde yatan bir sokak köpeği gördüğümde
`yana kay` diyip yanına kıvrılıp oracıkta uyumak istiyorum.

10 Ağu 2008


bilgisayarımın 1 günlük gebeliği sonucunda nur topu gibi 52 ekran bir televizyonumuz oldu.

bir akşam yemeğinde kullanılmış 59 "naif" kelime

fazla kırılgan
fazla nazik
fazla ince
fazla yumuşak
fazla sevecen
fazla narin
fazla saf
fazla temiz
fazla iyimser
fazla yalın
fazla çocuksu
fazla iyi
fazla dürüst
fazla masum
fazla yeni
fazla garip
fazla huzurlu
fazla sıcak
fazla sakin
fazla acemi
fazla ham
fazla umursamaz
fazla dengesiz
fazla ürkek
fazla korkak
fazla cesur
fazla uyanık
fazla düşünceli
fazla sevecen
fazla neşeli
fazla yalnız
fazla karamsar
fazla mutlu
fazla büyük
fazla aldatılmış
fazla farkında
fazla yüzeysel
fazla içten
fazla uzun
fazla sıkıcı
fazla konuşkan
fazla dramatik
fazla girişken
fazla oyunbozan
fazla bencil
fazla güzel
fazla alıngan
fazla renksiz
fazla ruhsuz
fazla çıkarcı
fazla yüzsüz
fazla durağan
fazla sert
fazla ilgisiz
fazla üstün
fazla çarpık
fazla seri
fazla utangaç
fazla... naif

28 Tem 2008


ağustos 15e kadar, tarafımdan büyümeye bırakılmış öpülmeyi bekleyen kurbağa.

25 Tem 2008

fesleğen dalındaki öküzcük

değişiklik olsun diye değiştirilen, öğlen yemeklerimizi sağlayan lokantaya küçük bir gezi düzenlendi bugün ve biri sanırım cüsseme aldanıp az yiyeceğimi düşündü. ben söylediklerimin hepsini yerim sandım, o da söylediklerimin hepsini yiyebileceğimi sandı. yanıldık. kafam kadar köfte mi olur ya. lütfen yapmayalım.

24 Tem 2008

•yeni yemekler.
•yeni iş.
•beğenilen iconlar.
•sıcaktan bayılmak üzereyken can havliyle kaleme sarılıp ele çizilen, kalemin azizliğine uğrayıp denizcilerin kendi kendilerine yaptıkları dövmelere benzeyen kesik çizgili şekil.
•8.00
ÇIK
•aslan parçası.
•yazbükey.
•gözleri kendinden büyük köpek cinsi. muhtemelen bu zamana kadar sadece gözleri büyüdü belki doğduğunda bile vücudu aynı boydaydı ama aslında 7 yaşındaydı (7x7=49).
eve dönerken vapurda 3 kez otobüste 5 kez tekrar terar başa dönüp okuduğum, her başa dönüşte okumadığım bir köşesini bulduğum kırmızı kapaklı uykusuz.
•hava durumu. güneşli, yağmurlu, rüzgarlı, kapalı, parçalı bulutlu. güneşli. güneşli. güneşli.
•••kokuyu almıyorum, hala basamakları sayıp nefesimi tutuyorum yürürken yere değil binaların üst katlarına bakıyorum düşme tehlikesi yaşıyorum birilerine çarpma tehlikesi küfür yeme tehlikesi. gözümü açıyorum vapurdayım. kapıyorum evdeyim. açıyorum yerdeyim kapıyorum yerdeyim. ayaklarım yerde kafam başka yerde. düşünebilme yeteneğimi geri istiyorum, düşünür gözüksem de sadece boş boş bakıyorum.

17 Tem 2008

.good times gonna come.

ben mi çok istekliydim yoksa karşımdaki mi çok isteksizdi işini benimle paylaşmaya, bilemiyorum. ama 1 aydır günden güne kendimi duymaya hazırladığım kelimeleri duldum bugün karşı taraftan. "sen hiç çalışmıyosun" ilk kez makina tutukluk yapmadı ve "sen de hiç iş vermiyorsun" diye karşılık verdi. dilimin ucuna kadar geldi lafı da gerçekmiş. mutlu sonla biten filmlerin sonrasındaki kavgaları merak etmem gibi dilimin ucuna kadar geldi lafının sonrasında söyleneni de merak ederdim hep, sonunda duymuş, söylemiş oldum, sanırım rahatladım. ama durumda bir değişiklik yok tabi. artık sıkıntım yüzümden okunuyor oflayıp poflamama ya da deli gibi ordan oraya volta atmama gerek yok belli etmek için. bugün de bitti. 1 aydır ilk kez ofisten çıkar çıkmaz bugün eve gitmek için hangi yolu kullansam acaba diye düşünmedim. normalde gereğinden fazla seçeneğim var ;
- tünel, vapur, otobüs (x2)
-füniküler, vapur, otobüs
-otobüs, minibüs
-füniküler, otobüs
-otobüs, otobüs... seçmek zorunda olmak, seçim yapmaya üşenmek, 200li yıllarda hani uçan arabalar olucaktı diye düşünmeye başlamak.. düşünürken zamanın ilerlemiş olduğunu farkedip seçeneklerden 2sini mecburiyetten elemek.
sadece yürüsem mesela. bugün ofistekilerden biri evine silgi almaya gitti. ben de ilkokulda tuvaletim geldiğinde eve giderdim. en sevdiğim film geleceğe dönüş. keşke gerçek olsa. 
sonra eve dönüş yolunda bütün minibüslerin üzerinde aynı yerden geçtiği yazarken aslında oralardan geçmediğini acı bir şekilde öğrenmek ve alakasız bir yerde yarım saat otobüs beklemek. acısız ölüm isteyenleri şimdi anlıyorum sanırım.

sınanıyorum.
derin nefes alıyorum. bekliyorum.
yine sınanıyorum. 
bu sefer nefesimi tutuyorum. süresiz. içinden konuşmayı içinden nefes almaya çeviriyorum. işe yaramıyor.

çok umutluyum. gereğinden fazla.

7 Tem 2008

sıkıntı mahsulü

herşey 2 hafta önce bir geri dönüşüm kutusuyla başlamıştı. hava güzeldi (fazla güzel). çift vantilatör çalıştıracak kadar güzel, peşpeşe soğuk sular içecek kadar, o güzellikte 2000 vatt ampuller altında parmağının ucundaki sarı ve mavi hamurdan yapılmış kırmızı tüylerle süslenmiş sarı gagalı kuşu, bir stop motion filminin içine adım adım sokacak kadar güzeldi. sonra zeminin boyanması gerekti. ortalık pazar yerine dönmüştü, bembeyaz sonsuz fonumuz alacalı renklerle donanmıştı. bunu ancak bir stajyer başarabilirdi. görünmeyen pelerinini dalgalandırarak nalbura gitti, 2 sünger rulo fırça ucu, 1 tane de mat dekorasyon boyası aldı. tam görevini tamamladığını düşünürken yolda bir genç kız tarafından önü kesilerek tinersiz bu işlerin olmayacağı hatırlatıldı. iş yine başa düşmüştü. ama talihsiz stajyer bu işin de altından kalktı...

sıkıntı mahsulü 2 (çoğul eki -ler, -lar)

bu bir.. kurukafa olmalıydı aslında. hayatına robot olarak başlamak için programlanmış bir kurukafa.
bu bir.. kız kulesinin çakması, tatil özlemi çekenlere ellerimle hazırladığım kumdan kale.
bu bir.. eklemek istiyorum ki saatler geçmiyor.
bu bir.. stop motion filmdeki sarı gagalı kuşun bilgisayara kaçmışı.
bu bir.. itiraf ediyorum channel 4'dan çaldım. yine olsa yine yaparım.
bu bir.. şu güzelim yaz gününde 4 duvar+2 vantilatör arasında sıkışıp kalmış zavallı stajyere.

bu bir.. başa dön. anlaşılmayacak birşey yok.