28 Tem 2008


ağustos 15e kadar, tarafımdan büyümeye bırakılmış öpülmeyi bekleyen kurbağa.

25 Tem 2008

fesleğen dalındaki öküzcük

değişiklik olsun diye değiştirilen, öğlen yemeklerimizi sağlayan lokantaya küçük bir gezi düzenlendi bugün ve biri sanırım cüsseme aldanıp az yiyeceğimi düşündü. ben söylediklerimin hepsini yerim sandım, o da söylediklerimin hepsini yiyebileceğimi sandı. yanıldık. kafam kadar köfte mi olur ya. lütfen yapmayalım.

24 Tem 2008

•yeni yemekler.
•yeni iş.
•beğenilen iconlar.
•sıcaktan bayılmak üzereyken can havliyle kaleme sarılıp ele çizilen, kalemin azizliğine uğrayıp denizcilerin kendi kendilerine yaptıkları dövmelere benzeyen kesik çizgili şekil.
•8.00
ÇIK
•aslan parçası.
•yazbükey.
•gözleri kendinden büyük köpek cinsi. muhtemelen bu zamana kadar sadece gözleri büyüdü belki doğduğunda bile vücudu aynı boydaydı ama aslında 7 yaşındaydı (7x7=49).
eve dönerken vapurda 3 kez otobüste 5 kez tekrar terar başa dönüp okuduğum, her başa dönüşte okumadığım bir köşesini bulduğum kırmızı kapaklı uykusuz.
•hava durumu. güneşli, yağmurlu, rüzgarlı, kapalı, parçalı bulutlu. güneşli. güneşli. güneşli.
•••kokuyu almıyorum, hala basamakları sayıp nefesimi tutuyorum yürürken yere değil binaların üst katlarına bakıyorum düşme tehlikesi yaşıyorum birilerine çarpma tehlikesi küfür yeme tehlikesi. gözümü açıyorum vapurdayım. kapıyorum evdeyim. açıyorum yerdeyim kapıyorum yerdeyim. ayaklarım yerde kafam başka yerde. düşünebilme yeteneğimi geri istiyorum, düşünür gözüksem de sadece boş boş bakıyorum.

17 Tem 2008

.good times gonna come.

ben mi çok istekliydim yoksa karşımdaki mi çok isteksizdi işini benimle paylaşmaya, bilemiyorum. ama 1 aydır günden güne kendimi duymaya hazırladığım kelimeleri duldum bugün karşı taraftan. "sen hiç çalışmıyosun" ilk kez makina tutukluk yapmadı ve "sen de hiç iş vermiyorsun" diye karşılık verdi. dilimin ucuna kadar geldi lafı da gerçekmiş. mutlu sonla biten filmlerin sonrasındaki kavgaları merak etmem gibi dilimin ucuna kadar geldi lafının sonrasında söyleneni de merak ederdim hep, sonunda duymuş, söylemiş oldum, sanırım rahatladım. ama durumda bir değişiklik yok tabi. artık sıkıntım yüzümden okunuyor oflayıp poflamama ya da deli gibi ordan oraya volta atmama gerek yok belli etmek için. bugün de bitti. 1 aydır ilk kez ofisten çıkar çıkmaz bugün eve gitmek için hangi yolu kullansam acaba diye düşünmedim. normalde gereğinden fazla seçeneğim var ;
- tünel, vapur, otobüs (x2)
-füniküler, vapur, otobüs
-otobüs, minibüs
-füniküler, otobüs
-otobüs, otobüs... seçmek zorunda olmak, seçim yapmaya üşenmek, 200li yıllarda hani uçan arabalar olucaktı diye düşünmeye başlamak.. düşünürken zamanın ilerlemiş olduğunu farkedip seçeneklerden 2sini mecburiyetten elemek.
sadece yürüsem mesela. bugün ofistekilerden biri evine silgi almaya gitti. ben de ilkokulda tuvaletim geldiğinde eve giderdim. en sevdiğim film geleceğe dönüş. keşke gerçek olsa. 
sonra eve dönüş yolunda bütün minibüslerin üzerinde aynı yerden geçtiği yazarken aslında oralardan geçmediğini acı bir şekilde öğrenmek ve alakasız bir yerde yarım saat otobüs beklemek. acısız ölüm isteyenleri şimdi anlıyorum sanırım.

sınanıyorum.
derin nefes alıyorum. bekliyorum.
yine sınanıyorum. 
bu sefer nefesimi tutuyorum. süresiz. içinden konuşmayı içinden nefes almaya çeviriyorum. işe yaramıyor.

çok umutluyum. gereğinden fazla.

7 Tem 2008

sıkıntı mahsulü

herşey 2 hafta önce bir geri dönüşüm kutusuyla başlamıştı. hava güzeldi (fazla güzel). çift vantilatör çalıştıracak kadar güzel, peşpeşe soğuk sular içecek kadar, o güzellikte 2000 vatt ampuller altında parmağının ucundaki sarı ve mavi hamurdan yapılmış kırmızı tüylerle süslenmiş sarı gagalı kuşu, bir stop motion filminin içine adım adım sokacak kadar güzeldi. sonra zeminin boyanması gerekti. ortalık pazar yerine dönmüştü, bembeyaz sonsuz fonumuz alacalı renklerle donanmıştı. bunu ancak bir stajyer başarabilirdi. görünmeyen pelerinini dalgalandırarak nalbura gitti, 2 sünger rulo fırça ucu, 1 tane de mat dekorasyon boyası aldı. tam görevini tamamladığını düşünürken yolda bir genç kız tarafından önü kesilerek tinersiz bu işlerin olmayacağı hatırlatıldı. iş yine başa düşmüştü. ama talihsiz stajyer bu işin de altından kalktı...

sıkıntı mahsulü 2 (çoğul eki -ler, -lar)

bu bir.. kurukafa olmalıydı aslında. hayatına robot olarak başlamak için programlanmış bir kurukafa.
bu bir.. kız kulesinin çakması, tatil özlemi çekenlere ellerimle hazırladığım kumdan kale.
bu bir.. eklemek istiyorum ki saatler geçmiyor.
bu bir.. stop motion filmdeki sarı gagalı kuşun bilgisayara kaçmışı.
bu bir.. itiraf ediyorum channel 4'dan çaldım. yine olsa yine yaparım.
bu bir.. şu güzelim yaz gününde 4 duvar+2 vantilatör arasında sıkışıp kalmış zavallı stajyere.

bu bir.. başa dön. anlaşılmayacak birşey yok.